Bu Blogda Ara

1 Temmuz 2011 Cuma

Limon Asidinde Pismis Balik

Tamamen alintidir


Seviche -Limonda pişmiş balık-

Çiğ balık yemeye ne dersiniz!!

Daha duyar duymaz bazılarınızın ığhh şeklinde tepkiler verdiğini tahmin ediyorum. Çiğ kelimesini kullanmak yanlış oldu aslında, limon ile pişmiş balık demek daha doğru olur bu atıştırmalık mezemiz için..

Öncelikle işin bilimsel kısmı ile ilgili biraz bilgi verelim. Genel olarak etin yapısından bahsedip, daha sonra da balığın neden çiğ olarak yenilebileceğine değinelim.

Et, demet halindeki kas liflerinden oluşur. Bu lifleri birbirine bağlayan bağ dokuları vardır. Gelişmiş olan kaslarda (bacak ve kol kasları) bu bağ dokuları çok daha fazla sayıdadır. Bağ dokusu, etin yumuşaklığıyla ters orantılıdır. Yani bağ dokusu fazla olan et sert olur. Daha az hareket eden kısımlarda (sırt kısmı) ise bağ dokusu azdır. Böylelikle kas yapısı bu bölgelerde çok gelişmemiş olup, bu bölgelerdeki etler (bonfile, antrikot, pirzola...) daha yumuşak, daha lezzetli olur.

Eti pişirmek demek, aslında bu bağ dokusunu bozarak eti sindirilebilir duruma getirmek demektir. Karada yaşayan hayvanların etlerini çiğ olarak sindiremeyiz. Çünkü bu grup fiziğin en temel kanunu olan yer çekimi kanununa karşı koyarak, ayakta duran ve bu yüzden kas yapısı gelişmiş (bağ dokusu fazla) olan hayvanlardır. Balık ise suyun kaldırma kuvveti ile farklı bir kas yapısına sahiptir. Balıklarda neredeyse hiç bağ dokusu yoktur. Sadece kasları bir arada tutmak için kısa dokular yer alır. Bu kısa dokular balığın çok hızlı hareket etmesini sağlar. Bağ dokusunun olmaması nedeniyle balıklar çiğ olarak da yenebilmektedir. Ancak bu yazımda bahsedeceğim şey çiğ olarak yemek değil. Güney Amerika'da geleneksel bir yemek olan "Seviche" aslında pişmiş balık. Tek fark balığı farklı bir yöntem olan limon içindeki sitrik asit ile pişirmek.






Malzemeler
  • 200 gr. Somon fileto
  • 1 Limon
  • 3 diş sarımsak
  • Dilediğiniz taze otlar
Balık olarak özel bir türümüz yok aslında. Dilediğimiz bir balıktan yapabiliriz. Kırmızı görünümünün hoş olması nedeniyle ben somon balığını tercih ediyorum. Fileto somonun alt kısmını değil, üst yani sırt kısmını (daha kırmızı ve daha az yağlı olan) ya da kuyruk kısmındaki filetoyu kullanabilirsiniz. 

Yapılışı
  1. Balığı 3 parmak eninde, boylamasına (balığın başından kuyruğuna doğru) parçalara ayırın. Bu parçaları da yarım cm kalınlığında  dilimler halinde kesin.
  2. Sarımsağa biraz tuz atıp dövün.
  3. Balıkları bununla iyice harmanlayıp, üzerine sıkılmış limonumuzu dökerek yarım saat bekletin. Limon yerine turunç ya da portakal da kullanabilirsiniz hepsinin içinde sitrik asit bulunduğu için sonuç değişmeyecektir.
  4. Yarım saat sonunda balıkların üzerine dilediğiniz taze baharatlardan (kekik, reyhan, tarhun, fesleğen, dereotu vs...) kıyıp ekleyin.
Balıklar limonun içinde beklerken renginin beyazlaştığını göreceksiniz. BU sitrik asidin balığı pişirdiğinin görsel olarak kanıtıdır. Ön yargılı davranmayıp mutlaka denemenizi öneririm. Ön yargısı olanlara haşlanmış balık olarak söyleyip yedikten sonraki yorumlarını dinleyin. Balığın bilindik yöntemlerle pişirilmediğini anlayamayacaklardır.

15 Şubat 2011 Salı

Ziraat Türkiye Kupası

  Alt lig takımları kupada daha fazla maç yaparak daha fazla para kazansınlar diye getirilen bir sistem  grup sistemi. UEFA Ligi'nden kalma bir miraz belkide. Ancak tamamiyle kupanın ruhuna ters bir sistem. Düşünsenize Yeni Malatyaspor Fenerbahçe'yi yeniyor, Ankaragücü ile berabere kalıyor ve yine de gruptan çıkamıyor. Çükü alması gerekn minimum 1 puan daha var. Bu noktada TFF 2. Lig takımı Yeni Malatyaspor'u 3 Süper Lig takımıyla mücadeleye sokup ondan gruptan .ıkmasını beklemeke nasıl bir adalettir. Gel gelelim Gaziantep Belediye neredeyse imkansızı gerçekleştirerek Manisaspor ve Beşiktaş'ı yendi, Trabzonla'da berabere kalarak gruptan çıkmayı başardı. Ancak yine harika bir sisteme sahip kupamızda çarpraz eşleşme olamdığı için gitti gene Beşiktaş'la eşleşti. Bir 2. Lig takımı kaç kere her sene Süper Lig şampiyonluğu parolasıyla lige başlayan bir takımı yenebilir. Yeni Malatyaspor tekrar Fenerbahçe ile maç yapsa 5-0 yenilmeyeceğini kim garanti gösterebilir. Küçük takımlardan 2 kere imkansızı başarmalarını istemek bu halde imkansızdan da öte kalıyor. Oysa İngiltere'de FA Cup'a bakalım. Zaten bu kupayı adanın en prestijli yapan özelliği de bu. Amatör Lig takımıyla Premier Lig takımı birbiriyle eşleşebiliyor. Her sene müthiş sürprizler olabiliyor. Seri başı uygulaması olmamaı sebebiyle Machester United ve Liverpool daha 6. turda birbirleriye eşleşebiliyor. (Bizde 4büyükler elemelere dahi girmeden direkt gruplara kalıyor) Böyle bir kupa daha çok ses getirecek daha heyecanlı olacaktır. Küçük takımların büyüklerle oynama hatta onları yenme ihtimalleriyle bu kupa futbola büyük tat katacaktır. Hatta bir çok takım belki on yıllar sonra belki de tarihlerinde ilk kez bir süper lig takımıyla, üç büyüyklerden biriyle karşılaşacaktır. Umarım artık şu kupanın statüsünü değiştirirler.

Beşiktaş'ta İbrahim Üzülmez'in Sözleşmesi Feshedildi



  Yaklaşık 11 yıldır Beşiktaş forması giyen 36 yaşındaki kaptan İbrahim Üzülmez'in sözleşmesi feshedildi.


  Kulüpten yapılan açıklama şöyle oldu : 13 Şubat 2011 tarihinde oynanan MKE Ankaragücü - Beşiktaş müsabakasının devre arasında soyunma odasında futbolcumuz İbrahim Üzülmez'in sebebiyet verdiği sportmenliğe aykırı davranış neticesinde, teknik heyetimizin verdiği rapor ve durum Yönetim Kurulumuz'un bugün olağanüstü yaptığı toplantıda değerlendirilmiş ve İbrahim Üzülmez'in sözleşmesinin feshedilerek kulübümüz ile olan ilişkisinin kesilmesine oy birliği ile karar verilmiştir.
Kamuoyunun bilgilerine saygılarımızla sunarız.
Beşiktaş JK Yönetim Kurulu"


  Bundan aşağı yukarı 6 ay öncesinde de antrenmanda ayağı sakat olduğu için terlikle doşana İbrahim Toraman'la kavga etmiş ve bür süre kadro dışı bırakılmıştı Üzülmez, Toraman'la birlikte. Bu seferki hadisenin şu şekilde cereyan ettiği anlatılıyor. Serdar Özkan'ın golüyle ilk yarıyı Ankaragücü karşısında 1-0 mağlup kapatan Beşiktaş'ta soyunma odasında Toraman kanatlardan sürekli atak yediklerini mırıldanıp duruyor. sonrasında küfür de etmiş olabilir ancak bu bilgi kesin değil şimdilik. bu küfre yara toraman ın serzenişlerine sinirlenen deli ibo da takım arkadaşına arkadan saldırarak iki yumruk atıyor. Başına neler geleceğini bilen Toraman bu sefer karşılık vermiyor. Beşiktaş' ın belkide tek eski futbolcusu, köklü futbolcusu diyebileceğimiz kaptanı, 36 yaşında  tecrübe abidesi sıfatının türkiye'de ki karşılıklarından biri nasıl olur da bir devre arasında sinirlerini bu derece kontrol edemeyip takım arkadaşına saldırır. Kendisine küfredilmiş olsa bile buna Beşiktaş kaptanının ne hakkı vardır. Üstelik aynı kişiye yaptığı anı hareket sebebiyle 6 ay önce kadro dışı kalmasına rağmen. Bizi çok şaşırttın İbo. Olmadı bu. Belki kadro dışı bırakılıp sezon sonunda gönderilmeliydi. Şimdi yaz dönemine kadar herhangi bir takıma imza atamayacak. Bir jübile açıklaması da gelmedi Beşiktaş yönetiminden. Bu gün bir basın toplantısı düzenleyecek Üzülmez, bu açıklamalardan sonra her şey net anlaşılmış olacak. Ancak bir kez daha söyleyelim yönetime burada haksız diyemeyiz. Yakışmadı İbo..

13 Şubat 2011 Pazar

Bir Devrin Sonu

Beşiktaş'ta İlk Dört Hayalin de Ötesinde


 21.01.2011. Zayıf İzmir temsilcisi Buca'yı flaş transferleriyle 5-1 mağlup eden Beşiktaş camisında ağızlar kulaktaydı. Tüm Beşiktaşlıların ağzında tek bir gaye vardı: 17de 17. Ancak bu ne derece gerçekçi bir hedefti?
  Sabrosa, Q7, Guti ve Almeida'lı kadrosuyla taraflı tarafsız herkesin beğenesini toplayan bir takım olmuştu siyah beyazlılar. Ancak Ernst, Guti, Necip, Aurelio gibi ligin standartlarının üstünde kalitede defansif oyuncuları olmasına rağmen takım savunması S.O.S veriyordu. Süper Ligin en az gol atan takımlarından biri olan zayıf Buca bile attığı 1 golün yanında 4 gol pozisyonu daha yakalamıştı. Ancak her maçı 4-3, 5-4, 5-2, kazanamazsınız. Ve Schuster'in öğrencileri, yediğimizden çok atarız felsefesinde kavramlardan birini gerçekleştirmede sorun yaşadılar. Evet, gol yiyiorlardı ancak atmak kısmında aynı başarıyı gösteremediler.
  Hal böyle olunca son 6 maçında 1 galibiyet alabilmiş bir Beşiktaş... Eskişehirspor mağlubiyeti sonrası 16 da 16 yapmayı hedefleyip 3 te 3 le kazanamama serisi yakalayan bir Beşiktaş... Bu çok riskli; 3-4-3, önde kurulan bir 4-2-3-1 tarzı taktiklerle bu şekilde bir başarıyı bu kadar kısa bir zaman diliminde kazanmanın imkansıza yakın olduğunu Schuster gibi bir 'bilim insanı' nın bilmesi gerekirdi. Ancak yine aynı güzel oyun amacıyla sürülen riskli oyun ve yine mağlubiyet... Üstelik Beşiktaş'ın çocuğunun ayağından.
  Galibiyet gelmese Beşiktaşlılar takımlarına sahip çıkmalılar. Schuster'e, sisteme, futbolculara güvenilmeli ve arkasında durulmalı. Faulun birincil taktik olduğu şu ligde böle bir kadro ve bu zihniyette bir futbol takımı izlemek herşeye rağmen güzel. Hiç kuşku yokki zamanla takım kazanmaya başlayacak gerçek, reel seriler başlayacaktır.

  NOT1: Beşiktaş'ın maalesef Dinamo Kiev engelini aşamayacağını düşünüyorum. Avrupa'da bambaşka denilen Beşiktaş'ın sahadan boynu bükük ayrılmadığı takımlar; Rapid Wien ve CSKA Softa'nın Spor Toto Ligi'nde ilk 6ya girmelerine ihtimal dahi vermiyorum. Siyah beyazlılar bu takımları mı kendilerine rakip görüyorlar yoksa 2 maçta da mağlup edilemeyen Porto'yu mu. Burda da ligdeki gibi sakıncalı bir iyimserlik görüyorum. bilinmeli ki Kiev çok ciddi bir rakiptir. Çok disiplinli, sert bir takımdır. Metalist maçı unutulmamalıdır. Ukrayna takımlarının bize karşı kurduğu bariz üstünlük göz ardı edilmemelidir. Karpaty Lyiv faciasını hatırlamak da hatırlatmak da istemiyorum. Bu takım ligimizin 3 büyük takımından  birini eleyerek girdği Avrupa Kupası'nda 5 maçta puan alamayıp, tek puanını beraberlik sonucunda dahi grubunu lider tamamlayacak olan P.S.G karşısında çıkardığı beraberlikle alabildi.)

   NOT2: Kabul edilmelidir ki büyük bir hakem hatasıyla Beşiktaş puan kaybetmiştir ancak Porto'yu iki maçta da yenemeyen de aynı Beşiktaş, Ziraat Türkiye Kupası'nda yoluna dolu dizgin giden de aynı Beşiktaş. Kupada da aynı hakemler var. Bir oyun oynansaydı eğer Gaziantep Belediye'ye 3 puan kaybetmiş Beşiktaş rahatlıkla hakemler tarafından kupadan saf dışı bırakılabilirdi. Evet, hakemler hata yapıyor ancak futbolcularınkinin yanında bu konunun esamesi okunmaz.

12 Şubat 2011 Cumartesi

Cem Papila Mutfaklarımıza da Girdi

Bunlar da gay PKK'lılar!!

Pique, Puyol ve Fabregas'tan yonja kızı pozu

Xavi küçükken..

Barcelona'dan Soğumak

  Barcelona tartışmasız son 10 yılın, 20 yılın hatta dünya futbol tarihinin gelmiş geçmiş en iyi üç dört takımından biri. .Pek çoğumuz ömrünün sonuna kadar böylesine iyi bir takım göremeyecek belki de. Futbolseverlerde de haklı olarak önlenemez bir Barca aşkı başladı. Peki böylesine bir takımdan, onun yıllardır büyük bir taraftarıyken bırakın maç kazanmayı bu maçları jeneriklik gollerle kazanan, en yakın ve en büyük rakibini 5-0 lık bir hezimetle sürklase eden, futbol maçlarını ritüele dönüştüren bir takımdan insan uzaklaşabilir mi? Cevap maalesef evet.
  Öyle ki bu sevgi sokaktaki apaçilere bile bulaşmış durumda. Herkes ama herkes Barcalı oldu. Herkesin ağzında bir Messi-Xavi-İniesta üçlüsü var. İbra geliyor ''Ooo harika transfer.'' İbra gidiyor ''Gitmeliydi zaten takımı bozuyordu.'' tarzı sıkıcı yorumlar sardı etrafımızı. Oysa Barca La Liga'yı altıncı, yedinci bitirdiği yıllarda da dünyada en çok sempatizanı olan kuliplerden biriydi. Şampiyonlar Ligin'de son sırada yer alıp gruptan çıkamadığı dahi görülmüştü. İşte bu 90ların sonu 2000lerin başını içine alan periyotta biz gerçek Barca tutkunları kupa göremesek de Luis Enrique'lere, Figo'lara, Rivaldo'lara, Barjuran'lara, Kluivert'lara, Nadallara, Overmars'lara hayrandık. Ülkemizde gönül verdiğimiz takım kadar sever, El Classico'lar da Los Galacticos'çulara karşı takımımızı savunurduk.
  Ancak aradan yıllar yıllar geçti. Barca'nın uğruna kupalar, şamoiyonluklar feda ettiği sistem, alt yapı meyvelerini vermeye başladı. Görülmemiş bir bollukta üstelik. Kısa süre içinde tüm resmi araştırmalarda en çok taraftarı olan kulüp listesinde birinci sırada hep aynı takımı görür olduk. Yazının başında belirttiğim; apaçisinden tutun da futboldan zerre anlamayan tipler bile Barcacı çıktılar başımıza. Oysa çok değil sadece altı, yedi sene öncesine kadar bu popülist yaratıkların %85'i Barcelona'nın mazisinden, tarihinden bihaberdiler. Ronaldinho ve Rüştü dahi böylesine bir popülarimz getirmemişti.
  Evet Barca tüm kupaları aldı, tüm listelerde başa geçti ancak benim gibi takımını yürekten seven aşıklarını da istemeyerek, belki de farkında bile olmadan soğuttu. Mourinho'nun gelmesiyle Real aşkının tekrar körükleneceğini düşünerek Türkiye'ye gelmiş gibi sevinmemize sebep olacak kadar.
  Umarım Gijon beraberliği ile başlayan puan kaybı devam eder. Barcelona'nın da sıradanlaştığını, sıradan bir takım olduğunu gören futbol apaçileri bu renklerin peşini bırakırlar. İçimizdeki gerçek Barcelona aşkı orda bir yerlerde bu günü sabırsızlıkla bekliyor.

Karahitaylılar

Çurçenlerin baskıları sonucunda yıkılmaya giden Liao Devleti'nin  Liao hanedanı mensuplarından Yelü Dashi (Yebu Taş) kendisine bağlı sadık aşiretleriyle birlikte hanedandan ayrılarak Moğol bozkırlarından Karahitay Devleti'ni kurmuştur.(1124) Tarih sahnesinde yer aldıkları süre içerisinde 4 imparator, 2 imparatoriçe tarafından yönetilen Karahitaylılar başkent Balasagundan tüm Orta Asya'ya yayılan bir Karahitay korkusu saldılar. Harzemşah zaferleriyle ilerledikleri yolda 1141 Katvan Savaşı'yla Büyük Selçukluları ağır bir yenilgiye uğratan bozkır savaşçıları batıdan Müslümanların doğudan Moğolların saldırılarına dayanamayarak intikam ateşiyle yanıp tutuşan Harzemşahlar tarafından tarih sahnesinden silindiler. (1211)

Mussi Volanti ( Uçan Eşşekler)

  2006-2007 yilinda yasanan sike skandali sonucunda juventus, milan, lazio ve fiorentina'nin puanlarinin silinmesiyle 4. siraya yukselerek sampiyonlar ligi'nde ön eleme oynayan ancak levski sofya engelini aşamayan verona şehrinin chievo kasabasina ait takim.
  Biraz daha ayrıntıya girmek gerekirse 1929 yılında kurulan Chievo, 2000-2001 sezonunda Serie A'ya yükseldi ve müthiş bir başarı göstererek yalnızca 2 tane büyük kulip eskitmesiyle ligi 5. sırada bitirerek UEFA Kupası'na katılma hakkı kazandı. İlerleyen yıllarda 7. , 9. ve 15. sırada kendilerine yer buldular. 2005-2006 senesiyse Fırıncının Takımı için yepyeni bir heyecan kapısı aralamıştı. İtalyada yaşanan tarihi şike skandalı sonrası  Juventus, Milan, Lazio ve Fiorentina'nin puanlarinin silinmesiyle sarı mavililer 4. siraya yükselerek Şampiyonlar Ligi'ne katılmak için ön eleme biletini cebine koymuş oldu. 3. ön eleme turunda Bulgar ekibi Levski Sofya ile karşılaşan Chievo, Sofya'da 2-0 yenildiği maçın rövanşında 2-2 lik skorla rakibine üstünlük sağlayamadı ve Şampiyonlar Ligi rüyası başlayamadan bitmiş oldu. Sezona büyük umutlarla başlayan Eşşekler, son 3 maçında 7 puan toplamasına rağmen Catania karşısında mağlup olarak büyük sürprizlerle geçen 6 yıllık Seria A macerasına 40 puanlı 4 takımın arkasında 39 puanla veda etti. Derken Eşşekler tekrar kanatlandılar ve ertesi sene Serie B'yi  lider bitirerek tekrar Chievo kasabasının gururu oldular. Hali hazırda Serie A'da mücadele eden Mussi Volanti ' nin en sevilen oyuncusu kulüp alt yapısından yetişen kaptan Sergio Pelissier'dir.

Hayal Etmek Başarmanın Yarısıdır.